Katılma payının adaletsiz dağılımı LPG piyasasının işleyişine zarar veriyor.
EPDK giderlerini karşılamak için lisans sahiplerinden LPG satışlarının binde birine kadar katılma payı almaya kanunen yetkilidir. Kurum lisans sahiplerinin hangisinden ne oranda katılma payı alacağını her yıl kendisi belirler. Katılma payı şimdiye kadar dağıtıcıların LPG satışları üzerinden binde bir olarak alındı. Ancak bu uygulama dağıtıcı lisansı sahiplerine farklı oranlarda katılma payı yüklemekte. Aynı ürün üzerinden alınan katılma payı ürünün dağıtıcılar arasındaki dolaşım sayısı kadar katlanıyor. LPG, ithalatçı dağıtım şirketinde katılma payına tabi tutulmakta ve ithalatçı ödeyeceği payı fiyatına yansıtmaktadır. İthalatçıdan alış yapan küçük ölçekli dağıtıcı alırken yüklendiği katılma payını satışları üzerinden de ödemek zorundadır. LPG dağıtıcıya ulaşmadan önce diğer dağıtıcılar arasında kaç defa işlem görmüş ise o kadar kat daha fazla katılma payı yüklenilmektedir.
Anadolu’daki küçük ölçekli LPG dağıtım şirketleri kendileri aleyhlerine oluşan katılma payı adaletsizliğini EPDK’ya taşıdılar. Kurum sorunu anlamadı veya anladığı halde çözüm getirmedi. Her ikisi de birbirinden daha kötü. LPG piyasasını düzenleme ve denetlemekle görevli bir kurumun sorunu anlamaması da anladığı halde çözüm getirmemesi de kabul edilemez.
Serbest piyasa şartlarının işlediği ekonomilerde düzenleme ve denetlemeden kasıt rekabet ortamının düzenlenmesi ve denetlenmesidir. Düzenleyici kurumlar, firmaların rekabet edebilmeleri için uygun ortamlar sağlamaya çalışırlar.
EPDK’nın firmalara farklı oranlarda katılma payı yükü getirmesi Kanunun ve dolayısıyla Kurumun amacına ters düşer. LPG piyasasındaki oyuncuların farklı oranlarda yükümlülükler almasını gerektiren uygulamaları başka kurumlar veya yerel idareler dahi getirse EPDK karşı çıkmalıdır. Aksi takdirde görevini yapmamış olur. LPG yi ekonomik, kaliteli ve sürekli şekilde kullanıcılara ulaştırmak Kurumun görevidir ve bu görevin icrası rekabetin işlemesine bağlıdır.
Mevcut yasal zeminde, firmalar arası adaletsizliğe yol açmadan katılma payı alabilmenin pek çok yolu vardır. EPDK isterse bu yollardan birini bulabilir veya yürürlükteki yasal düzenlemeler içinde rekabetin işleyişine zarar vermeden katılma payının nasıl alınması gerektiğini Gelir İdaresi Başkanlığından sorabilir.
Şu anki uygulama şekliyle katılma payı, ilk ve orta çağlardaki yayılı muamele vergilerine benzemektedir. Katılma payı yükü yayılı muamele vergilerinde olduğu gibi ürünün el değiştirme safhalarının sayısı kadar katlanıyor.
Yayılı muamele vergileri evrimleşmiş şekliyle geçen yüzyılın başlarına kadar Dünyada uygulama alanı bulmuş ancak, firmaları dikey entegrasyona ve organizasyon sapmalarına zorlamak suretiyle ekonomik gelişmeyi engelledikleri gerekçesiyle bütün ülkelerde kaldırılmışlardır.
İndirim, istisna ve iade müesseseleri ile sakıncaları giderilerek günümüze uyarlanan yayılı muamele vergisi KDV dir. Günümüzde uygulanan bir diğer muamele vergisi ise; malın sadece ilk edinme aşamasında alınan ÖTV dir.
Katılma payı, ÖTV gibi dolaşımın tek safhasından veya KDV gibi mükerrerliği önleyici tedbirlerle alınabilecekken, piyasanın işleyişine zarar verdiği yüzyıllar önce tespit edilerek tüm dünyada kaldırılan yayılı muamele vergileri gibi alınmaktadır.
İnsanoğlu binlerce yıldır kamu giderlerinin karşılanacağı geliri toplamanın en uygun yöntemini bulmaya çalışmaktadır. Ülkemizde lise düzeyinde kamu maliyesi dersleri verilmiş ve maliye liseleri açılmıştır. Hemen her üniversitenin maliye bölümü bulunmasının yanı sıra Maliye Bakanlığı bütçesinin büyük kısmını eğitime ayırmaktadır. EPDK’nın bunca tecrübeden yararlanmadan 21 inci yüzyılda katılma payını yayılı muamele tipi yöntemle toplamaya çalışması ülke kaynaklarının israfına sebep oluyor.
Katılma payı uygulaması bu şekliyle; dikey bütünleşmesini tamamlayarak kendi ithalatını yapan ve stok, taşıma, finans gibi nedenlerden dolayı diğer dağıtıcılardan LPG almak zorunda kalmayan büyük sermayeli küresel şirketler lehine adaletsizlik oluşturup yerel dağıtım şirketlerinin rekabet gücünü yok etmektedir.
Uygulamanın bir diğer sonucu ise, yerli üretime karşı ithalatın teşvik ediliyor olmasıdır. Dağıtım firması LPG yi ithal ederse bir kat, rafineriden yerli üretim LPG alırsa iki kat katılma payı yüklenmektedir. Rafinericiler katılma payı mükellefi olduğundan, yerli üretim LPG alan dağıtıcı alışta katılma payı yüklenecek, ithalatçı dağıtıcı ise alışta katılma payı yüklenmeyecektir.
Ceyhan dünyanın enerji başkenti olduğunda, başka ülkelerde katılma payı mükellefiyeti bulunmadığı için, enerji ticaretinde yerli firmaların yabancı şirketlere karşı rekabet şansı kalmayacaktır.
Önlem alınmadığı takdirde rekabet bozulmakla kalmayacak, firmalar dikey bütünleşmeye ve organizasyon sapmalarına zorlanarak enerjilerinin boşa harcanmasına sebep olunacak; piyasadaki stokların ve stok kaplarının, sermeyenin, nakliye araçlarının ve diğer teçhizatın verimli kullanılmasının önüne geçilecek; dağıtım dışı mal hareketleri gizlenmeye çalışılacağından belge düzeni dahi bozulacaktır.
Katılma payı yükünün dağıtıcılara dağılımı:
Katılma payı uygulamasındaki adaletsizliğin daha iyi anlaşılması için bir an Maliye Bakanlığının EPDK’nın uyguladığı ilkel yöntemle sıfır otomobil teslimleri üzerinden 5000.-TL vergi almaya karar verdiğini düşünelim; 25.000.-TL maliyetli bir otomobil firmanın kendine ait satış noktasında 30.000.-TL’nin altında satılamaz. Aynı otomobil ana bayide 35.000.-TL’nin altında satılamaz. Normal bayide 40.000.-TL nin altında satılamaz. Tali bayide 45.000.-TL nin altında satılamaz. Kimse tali bayiden otomobil alarak boşuna vergi ödemek istemeyeceğinden vergi getirildikten bir gün sonra tali bayiler, ikinci gün bayiler, üçüncü gün ise ana bayiler kapanır.
EPDK, dağıtıcılar arası adaletsizliği ortadan kaldıracak ve rekabete zarar vermeyecek şekilde katılma payı almak için gerekli düzenlemeyi yapmalıdır.
Mehmet EFE